Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Astroloji ile Dengeyi Bulabilirsin

Kişi kendi içindeki dengeyi bulduğu zaman; bu durum kişinin hareketlerine, hayatına, ilişkilerine, algısına da yansıyor. Ne demek istiyorum; bir şekilde dengeyi kaybetmekten korkuyoruz. Aslında bazen dengemizi kaybetmek gerekiyor ki; biz de yardım alabilelim, biz de talep etmeyi hatırlayabilelim,yalnız olmadığımızı ve insan olduğumuzu hatırlayalım. Öyle ki yaşadığımız rekabetçi dünya,  aileden gelen bazı kalıplarımız, dünden daha iyi olmalıyım diye kendimize koyduğumuz kalıplar dahi talep edememeyi,  yardım almamayı,  her zaman tam olmamız gerektiğini bize öğütlüyor. Oysa biz sadece insanız. Tam olmak zorunda değiliz, her şeyi başarabilmek zorunda da değiliz.  Eksik olabiliriz,  yanlış yapabiliriz. Eyvah Yanlış yaptım!! ya da Yeterli değilim, daha iyisini yapmalıyım!! demeden, kendimizi ne derece takdir ediyoruz..??? Bir çok zaman takdir etmiyoruz. Tam aksine daha iyisi olabilirdi, daha iyisini yapabilirdim, neden böyle oldu diye tekrar tekrar kendimizi yargılarken buluyoruz kendi

Yeni Mezun Heyecanı

Sevgili yeni mezun arkadaşım,  Seni tebrik ederim onlarca derste başarılı oldun, onlarca sunum yaptın, yüzlerce ödev hazırladın, o kurs bu kurs derken bir çok okul dışı eğitimlerle kendini geliştirmek için çabaladın, belki yurtdışı deneyimi edindin, projelere katıldın, okul klüplerine katıldın sosyal çevreni geliştirdin ve daha bir çok şey. Bunları yaparken iş hayatına hazır olacağını düşündün hep belki de, yıllarca eğitimini aldığın öğrendiğin konuları uygulamaya koyabilmek için hep bir heyecan duydun içinde. Ve sonunda hazırım dedin kendi kendine. İşte mezun oldun. Şimdi sektöre girme zamanı.  Sana dürüst olmak istiyorum, ne yazık ki bu heyecanın daha ilk iş görüşmen de sönebilir, 'Tecrüben yok.' sözünü duymaya alıştıracaklar seni. O kadar sene boşuna mı çabaladım diye sorgulayacaksın kendini. Sen öğrenim görürken bir şirkette yıllarca çalıştığı için yönetici pozisyonunda ki bir kişi ile mülâkat yaparken aslında ne kadar yetersiz ve bilgisiz olduğunu düşüneceksin. O

Haftanın Günlerine Astrolojik Bir Bakış

     Moon's Day Pazartesi Astrolojik olarak Latince'de '' Dies Lunae ''; yani Ay günüdür. Ay sembolik olarak evimizi, yuvamızı, ailemizi, duygusal yanımızı sembolize eder. Dolayısıyla ay'ın yönettiği tüm konular hızlı ve olumlu olur. aynı şekilde bugün duyguların ifadesi, evle ilgilenmek, ailemiz ile ilgilenmek, mutfak işleri, diyete başlamak, yardımlaşmak gibi konular daha hızlı olur. Olumsuz taraftan ise; ilk iş günü olduğu için biraz dengesiz olabiliriz, aklımız karışır. pazartesi sendromu yaşamak bu sebeplerden çok normaldir.     Tiu's Day -  Salı İngiliz-Germen mitolojisinde Gök ve Savaş tanrısı Tiu ya da Twia'ya adanmış gündür. Astrolojik olarak Latince'de '' Dies Martis ''; yani Mars günüdür. Göksel olumsuz etkiler yoksa Salı günü harekete geçmek, spor yapmak, güç gerektiren işlerle uğraşmak için uygundur. Cinsellik konusunda da fazlaca istek duyulabilir. Olumsuz anlamda; dikkatsizlik, agresiflik, kazalar, anlaşmazlıklar,

Ögretmenim Kim ?

Bugün Öğretmenler Günü. Bugünü farklı şekilde anlamlandırmak istiyorum.  Çünkü sadece okulda öğrenmiyoruz. Öğretmenlik mesleği çok saygıdeğer, onlarla birlikte hayatta karşılaştığımız her insan, hatta her durum bize bir konuda ders veriyor bunu hatırlamanızı istedim bu günden istifade ederek. Öğrenmenin yeri ve yaşı olmaz sözüne çok inanıyorum. Ailemiz ilk öğretmenlerimiz; annemiz, babamız, kardeşlerimiz, akrabalarımız. Biz onlara onlar da bize çok şey katıyorlar.  Nasıl bir insan olacağımız konusunda temelleri atanlar onlar.  Sonra okul hayatı ve bize hayatta kullanacağımız diğer bilgileri öğreten öğretmenlerimiz, arkadaşlarımız.  Bir kedi sahiplendikten sonra onunla nasıl ilgilenmem gerektiğini öğreniyorum, bir kediyi öpmek şöyle dursun kucağıma alıp sevmeye bile yeltenmezdim, ancak şu anda yanımda uyutuyorum, istediği gibi kucağıma gelsin diye izin veriyorum. Bir kediye böyle bir sevgi besleyebileceğimi bu sene öğrendim mesela. Karşılıksız sevgi galiba böyle bir şey.  Bir inancım v

Bu Sınırları Kim Çizdi ?

Geçenlerde güzel bir soru duydum. Aslında günlük konuşmalar arasında alalade bir soruydu bu. BU SINIRLARI KİM ÇİZDİ? Gerçekten kimin aklına geldi de, hadi bir çizgi çekelim, bir isim verip ülke kuralım fikrini attı ortaya. Parayı Lidyalılar buldu da, bu sınırları çizme fikri kimden çıktı acaba ?  Yüzyıllar içerisinde sayısız savaş sebebi olan bu ülke sınır kavramının gerçekte bir değeri bile yok aslında, çünkü ülke sınırı diye çizdikleri hayali çizgiler ile insanlar arasına da sınır çizilmiş oldu. İnsanlar, din, ırk, dil, milliyet diye ayrıştırılmaya başlandı. Daha da ileri gittiler. Yetmedi çünkü dünyayı bölmek. Ülke ve millet diyerek topladıkları insanları da ayrıştırdılar. Bu seferde aynı din de ama ayrı mezhepte diye ayrıştırdılar. Ten renginden dolayı sen bizden değilsin dediler, köle yaptılar. Cinsel tercihleri sebebi ile milyonlarca insan toplumdan dışlandı. Oysa ruhun cinsiyeti yok ki. LGBT bireyler toplumdan dışlanırken tecavüzcü, ahlaksız insanlar hapis cezas

Mükemmel miyim NE ?

Hayatta zaman zaman yorulur, devam etmek istemeyebiliriz. Her şeyi geride bırakıp, bir anda kimsenin tanımadığı ve bilmediği yerlere gitmek isteyebiliriz. Görünmez olmak isteriz belki de, sorunlar bizi bulamasın diye. Tüm o sorumluluktan bıkmışlık ve tükenmişlik hali kasıp kavurur ruhumuzu. Bu tarz durumlar içerisinde isek; unutmamalıyız ki: sorunlar görmezden gelerek ya da onlardan kaçarak çözülmüyor. Öncelikle cesaretli davranarak, ortada mevcut olan sorunlu durumu kabul etmemiz gerekli. Bu durum kendimizle ilgili, ailemizle ilgili, işimizle yada arkadaşlarımız ile ilgili olabilir. Belki evcil hayvanımız ile ilgili bile olabilir. Hayatımızdaki yanlış giden durumları düzeltebilmek için, öncelikli olarak problemi tespit edip kabul etmek başlama noktamız olmalı. Sorunumuzu tespit ettikten sonra çözümü bulmak da çok daha kolay ve de hızlı olacaktır. Derler ya hani ''çorap söküğü gibi gelişti her şey''; o misal işte. Tıpkı Amerika'da ilk siyahi kon

Sek Sek

Yeniden doğuş, hatta bu dünya da ölmek ve tekrar doğmak diye bir olgu var. Ben kendimi çok defa öldürdüm ve tekrar doğdum her seferinde. Gökyüzünde bulunan anka takım yıldızından ilham alınan Anka Kuşu gibi defalarca doğdum küllerimden.  Her seferinde daha da ilerlemiş şekilde, daha engin bilgilerle, daha iyi bir şekilde oldu. Düştüm çoğu zaman bazen dizlerimin üzerine bazen de sırt üstü, baş aşağı çakılırım bile bazen. Düştüğümde kalkmayı da öğrendim. Çok şükür diyebilmeyi öğrendim her kalktıgımda. Düşünsene kendimde o gücü bulamasaydım, ya düştüğüm yerde umudumu kaybedip pes etseydim. Pes etmedim. Düşe düşe hayatla dans etmeyi öğrendim. Nasıl daha estetik düşerim, düştüğüm yerden nasıl daha güzel kalkarım onu öğrendim. Hayat bir sek sek oyunu, bazen tek ayak kalman gerekir ki oyuna devam edebil. Tek ayakla ilerle ki oyunu bitirebil. Kâh tek ayak kalıp dengede durmak kah iki ayağınla sapasağlam yere basmak gerekir.  Hayatta böyle. Bazen eksik hissetmen, eksik kalman gereki