Arkadaşlık ilişkilerim çocukluktan beri güzel giderdi. Aklım erip de insanların samimiyetini sorgular duruma gelmem ne zamandı hiç hatırlamıyorum bile. Belki ilkokul, belki ortaokul, lise ya da üniversite.
Daha 4 5 yaşlarımdayken annem ikinci evliliğini yapmış ve mutlu bir ailemiz vardı. Çocuk aklı işte, üvey babamın cebinden habersiz şekilde para almıştım. Kötü bir şey olduğunu düşünmemiştim, istesem verirlerdi zaten. Parayı aldığım gün marketten bir sürü abur cubur almış, çok mutlu olmuştum. Akşamına da parayı benim aldığım anlaşıldı, inkar ettim almadım ben diye yalan söyledim.
Annem beni o akşam dövmüştü, ama parayı aldığım için değil yalan söylediğim için. Yalan söylemenin ne kadar kötü bir şey olduğunu anlamıştım. Bilinçaltı denen mekan çok enteresan; kodları hemen alıyor. O günden sonra ise yalan söylersem ceza alırım, bu kötü bir şey diye inandım. Yüzüm kızarır, kulaklarım yanardı doğruyu söylemeyince.
Ben böyle olduğum için diğer insanların da böyle düşündüğüne inandım uzun süre. Her söylenene inanmak gibi bir saflık geliştirdim. Ve bu saflık yanım yıllar yıllar üzülerek tecrübe ettiğim olaylar sonucu her söylenene inanmamam gerektiğini ancak kendi dürüstlüğümden ödün vermemem gerektiğini geç de olsa öğrenmeme sebep oldu.
Dürüstlükle ilgili ilk imtihanım, genelde de kız arkadaşlarımla yaşadığım tecrübelerle oldu. Çünkü çok fazla erkek arkadaşım olmamıştı, kız ve erkekler arkadaş olamaz diye tabularımız vardı toplumca ve ben de bu toplumun bir üyesi olarak bu inanca sahiptim.
Daha lise ikinci sınıftaydım, ilk erkek arkadaşım vardı, bir seneden uzun süre beraberdik. Onun ailesini tanıyordum, o benim ailemi tanıyordu. Kendi aramızda bir söz yüzüğü bile takmıştık.
Annem bizlere çocuklukta masallar anlatırdı her akşam, o kadar güzel masallar biliyordu ki 1001 gece masalları gibiydi. Ben böyle masallarla büyüyünce, bir hayalim vardı. Masallardaki kadın karakterler gibi bir prensim olacaktı, ömrümün sonuna kadar onunla yaşayacaktık, mutlu bir hayat sürecektik.
İlk ilişkime başlarken de bu hayaller vardı kafamda. Ne yazık ki hayaller ve hayatlar farklı oluyormuş. İlk hayal kırıklığımı, ilk kalp kırgınlığımı o zaman yaşamıştım. Ayrıldık ve bitti.
İlişkim süresince çok güzel bir arkadaş grubumuz vardı bizim, ben erkek arkadaşımdam ayrıldıktan sonra bu arkadaş grubunda bir kız arkadaşım benim eski sevgilimle ilişkiye başladı. İnanılmaz derece üzülmüştüm, hatta ilişkimin bitmesinden daha fazla üzüldüm diyebilirim.
Dürüstlükle ilgili ilk aldığım dersi o zaman almıştım, her insandan her şeyi bekleyebilirdim artık.
Öğrendiğim çok da güzel bir ders edindim; her insan senin gibi düşünmek ya da davranmak zorunda değil. İnsanlara karşı olumlu, olumsuz önyargı geliştirmemeliyim.
Şimdi düşününce iyiki de yaşamışım diyorum, üzüldüm evet ama iyiki de yaşadım. Çünkü kendimi bir noktada geliştirdim, bilinçaltımda oluşan kalıpların yıkılmasına da yardımcı oldu.
Sizlerinde böyle anılarınız varsa, üzülmeyin. Sizi ne kadar geliştirdiğini düşünün, hatta bazen sevinin böyle tecrübelere.
Çok Şükür diyor ve bitiriyorum.
Yorumlar
Yorum Gönder